www.hekimhan.com

 

MURAT KARA’NIN HEKÝMHANLILAR FOTOÐRAF ALBÜMÜ ÜZERÝNE

ALBÜM

 

 

            “Geçmiþ zaman olur ki hayali cihan deðer”

            Aklýma ilk gelen bu söz oldu Sayýn Murat Kara’nýn Hekimhanlýlar ‘sergisini’ izlediðimde.

            Kaç kiþiyi tanýyordum o kadar insanýn içerisinde?

            Þöyle bir göz attým: Saim Ýnan ve babasýný, postacý Metin Mutlu aðabeyi, þimdi sokakta görsem tanýyamayacaðým baba dostu Bekir Uzunoðlu’nu, postacý Turan dayýyý, berber Battal Yücel’i… Onlar beni tanýr mý? Metin aðabeyle , Sevgili Saim tanýr olsa olsa…

            Ama bir þey var beni o resimlere baðlayan…

            Hani Sevgili Þemsi Belli diyor ya:

            “Ne kapýmý çalan garip postacý

            Ne beni bekleyen özleyen bir yâr

            Bana benden yakýn, benden yabancý

            Ýçimde dolaþan, gezen biri var”

            Bana benden yakýn benden yabancý onlarca insan var o Hekimhanlýlar ‘sergisi’nde. Her bir yüze baktýðýmda kendimden bir þeyler buluyorum. Bazýlarýný belleðimdeki silik resimlerle birleþtirip, dolaþýrken bir yaz mevsiminde Hekimhan’da görüp görmediðimi sorguluyorum kendi kendime. Buruk bir sevinç kaplýyor içimi. ‘Bunlar’ diyorum, ‘Bu insanlar benim insanlarým, benim köküm; ben geleceðiyim onlarýn.’ Hele hele o siyah beyaz resimlerin her biri apayrý birer roman konusu. Neler gördü, neler yaþadý o insanlar…

‘Köþker Sadýk Özkul’un gözündeki gözlük,  ‘Kandýllý Osman Kandemir’in býyýðý, ‘Fotoðrafçý Yahya Alpay’ýn filozofça görüntüsü  alýr götürür deryalar içerisine düþünen insaný… 

Sonra döneminin artistik pozlarý, uzun favoriler, 12 Eylül döneminde istasyonlarda, otogarlarda, terminallerde arananlar listesine eklenmek için özellikle çekilmiþ izlenimi veren ‘tanýmsýzlar’, dünyanýn bütün yükünü çekmiþ de yorulmuþ emektarlar, Yeþilçam’ýn ince býyýklý, yan bakýþlý Ayhan Iþýk’ýný, kalýn býyýklarýyla gözlerinin içi gülen Fikret Hakan’ýný, çapkýn çocuk Göksel Arsoy’unu, yakýþýklý sinsi Kenan Pars ve hatta burma býyýklý, hain bakýþlý Bilal Ýnci’sini yüreðinden vuracak duruþlar, geleceðe umutla bakan ‘devrimciler’, ola ki Cumali Filinte’nin bir türlü poz verdiremediði ve sonunda ya sabýr çekip o ‘beceriksiz’ duruþu ölümsüzleþtirdiði fotoðraflar, fotoðraflar, fotoðraflar…

Dedik ya her biri apayrý birer roman konusu…

Ellerine saðlýk tanýmadýðým Deðerli Hemþehrim Murat Kara…

Bizlere bizleri anýmsattýn daha önce Deðerli Vedat Soðukpýnar’ýn ‘Nostaljik Resimler’de yaptýðý gibi.

Þimdi oturup bilgisayarýn baþýna, her bir fotoðrafý iyice, sindire sindire izleme, düþünme, hüzünlenme, sevinme, buruk bir mutluluk yaþama zamaný.

Bâkî Efendi teknolojinin bu kadar geliþeceðini düþünmüþ müydü acaba 16. yüzyýlda?

“Âvâze-i bu âleme Dâvûd gibi sal

Bâkî kalan bu kubbede bir hoþ sada imiþ” 

Her ne kadar “hoþ sada”nýn yorumu çok geniþse de bir keseri kendimize yontup “Artýk geride sûretler de kalýyor.” diyelim.

Ah bir de ‘Büyüklerimizin’ baþýndan geçen ilginç anýlarý, birbirlerine yaptýklarý þakalarý, esprileri, her biri mizah ve felsefe yüklü konuþmalarý derleyip toparlayýp yazýya geçiren bir hemþehrimiz çýksa…

Melih Yýlmaz Yakakent Anadolu Lisesi Öðretmeni SAMSUN ( [email protected] )

 

www.hekimhan.com

www.hekimhan.org

www.hekimhanhaber.com