EFLATUN CEM GÜNEY


MASALCI BABA
Yazar, halkbilimi araþtýrmacýsý,
Eflatun Cem GÜNEY 1896 yýlýnda Hekimhan ilçesinde
doðdu. Sivas Lisesi'ni bitirdi. Konya öksüzler Yurduna Türkçe
öðretmeni olarak atandý. (1918)
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'ne seçildi. Kuva-i
Milliye'nin yayýn organý olan Gazetesi ve Ýrþat Dergisini çýkardý. ilk
Maarif (Milli Eðitim) Kongresi'ne öðretmenler Cemiyeti temsilcisi
olarak katýldý. Birçok farklý lisede Türkçe öðretmenliði yapmasý
yanýnda Eskiþehir'de istiklal Dergisi, Kayseri'de Misak-i Milli
Gazetesi, Sivas'ta ve Samsun'da Duygu ve Düþünce, Afyonda Taþpýnar
Dergisini çýkardý gittiði her ilde çýkardýðý dergiler ve yazýlarýyla
Anadolu gazeteciliði ve dergiciliðine önemli katkýlarda bulundu.
Topkapý Saray Müzesi müdür yardýmcýlýðý görevi yapmýþtýr (1950)
Eserleriyle "Masal Babasý" unvanýný kazanan Eflatun Cem Güney
eðitimciliðinin yaný sýra Anadolu basýnýný yüreklendirici
giriþimleriyle de Türk Eðitimi'ne önemli katkýlarda bulunmuþtur.
Eflatun Gem Güney 83 yaþýndayken Ýstanbul'da vefat etmiþtir.
BAÞLICA ESERLERI
Dertli Kaval (1945),
Halk Sun Antolojisi (1947),
En Güzel Türk Masallarý (1948),
Halk Türküleri (1953/1956),
Bir Varmýþ Bir Yokmuþ (1956),
Nasreddin Hoca Fýkralarý (1957),
Evvel Zaman içinde (1957),
Dede Korkut Masallarý (1958),
Aþýk Garip (1958-1964),
Kerem ile Aslý (1959),
Tahir ile Zühre (1960),
Gökten Üç Elma Düþtü (1960),
Folklor ve Halk Edebiyatý (1971).
Eflatun Gem Güney'in halk aðzýndan derlediði idi ile Býdý masalýný
aþaðýda mutlaka okuyunuz.
IDI ÝLE BIDI
Develer tellal iken, piriler berber iken, ben anamýn beþiðini týngýr
mýngýr sallarken memleketin birinde ýdý ile Býdý denen bir kari-koca
varmýþ.
Mübarekler sanki birbirinin kaburgasýndan yaratýlmýþ; ikisinin huyu da
suyu da 0 kadar birbirine benzermiþ. Kim ne derse ona inanýr,
yüzlerine gülen ekmeklerini ellerinden alýrmýþ. El alemden aðýzlarý
yandýðý için etliye sütlüye karýþmaz, suyu bile üfleyerek içerlermiþ.
Eh oðul yok, uþak yok; sýðýr yok, sýpa yok; geçinmeyecek ne baþlarý
var! Daða gider, odun toplar; baða gider, bel beller; gül gibi geçinip
giderlermiþ...
Günlerden bir gün baþ baþa vermiþ de baþlarýndan geçeni konuþur
dururlarmýþ. Bir ara karisi:
- Idý ! demiþ Kocasý da:
-Ne diyorsun Býdý ! demiþ
-Ne diyeceðim, Allah yüzümüze baksa da bize bir evlat verse, derim.
Adam bu söze gülmüþ:
-Bre Býdý, demiþ nerede 0 talih biz de! Gökten yaðmur yerine inci
yaðsa, yine bir tanesi baþýmýza düþmez.
- Ben de biliyorum öyle ama, söz misali... Hani "olsa ile bulsa, bir
araya gelse, görmemiþin bir kýzý, Kör Memiþ'in bir oðlu olsa'. derler
ya, veren Allah bize de verecek olsa, oðlan mý istersin, kýz mý
istersin? diye sormuþ.
Idý:
Ýstemekle olursa ben altýn perçemli bir oðlan isterim demiþ. Býdý da.
-Yook! Doðrusu, ben sýrma saçlý bir kýz isterim. Han Allah bana böyle
bir kýz ihsan etse ninnilerle uyutur, el üstünde büyütürdüm. dile, bir
güzel olurdu ki, doðan aya "ya sen doð, ya ben" derdi; güldükçe güller
açýlýr, aðladýkça inciler saçýlýrdý... Acep insan bakmalara doyar mi
ki! Yüzüne bakanýn nasibi, kýsmeti artardý. Bu böyle olduktan baþka,
üstelik on parmaðýnda on hüner olurdu; bir hali dokur, bir hali
dokurdu ki... kim var kim yok cümle alem oturur da yine bir yaný boþ
kalýrdý. Hele dile bir sofra donatýr, yiyip içende, yine de yetip
artýrdý. 0 zaman herkesin gözü üstünde kalýrdý ya, yaðma yok,
dizimizin dibinde ayýrmaz; eteðinin ucunu kimselere göstermezdim; ne
küçük vezirin oðluna verirdim, ne büyük vezirin; alýrsa padiþahýn
oðluna verirdim de, varýr saraylarda sultan olurdu.
Býdý böyle atýp eðirinci kocasý dayanamadý:
Hele sen sus, sultan anasý, dedi. Allah bana da altýn perçemli bir
oðlan verse, yemez yedirir; giymez giydirir okutur dokutur, öyle bir
adam ederdim ki, kaleminde kan damlar; aðzýndan cevahir olurdu,
alimallah görenin parmaðý aðzýnda kalýrdý; hele kýzlarýn .. ille ve
lakin ne küçük vezirin kýzýný alýrdým, ne büyük vezirin; alsam alsam
padiþahýn kýzýný alýrdým.
Öyle bir düðün yapardým ki...
Idý da bu kadar yükseklerden ucunca, karisi duramadý:
-Bre ýdý, dedi, büyük lokma ye de, büyük söz söyleme; Allah sana böyle
altýn perçemli bir oðlan yerine kel bir oðlan verirse.. 0 zaman tut
perçeminden çal duvara.
Býdý, böyle bir söz dokundurunca kocasý:
Karýcýðým, dedi neredeyse bizde el alem gibi saç saça baþ baþa
geleceðiz. Benim altýn perçemli oðlumu gözüm götürmedi galiba! Allah
gönlüme göre hayýrlýsýndan, ömürlüsünden versin de varsýn kel oðlan
olsun.
Kuru yerde yatan minare kadar rüya görür derler; Idý ile Býdý da yedi
yýl bu hülya ile avunmuþlar ya, Allah ne yapmaya kadir deðil. Gel
zaman, git zaman, bunlara sýrma sac! bir kýzla altýn perçemli bir
oðlan vermiþ; gönüllerine göre besleyip büyütmüþler; günün birinde a!
bayrak kaldýrýp toy düðün etmiþler. Onlar ermiþ muradýna, biz çýkalým
kerevetine, gökten üç elma düþtü; böyle bir murat isteyenlerin
niyetine ...
Fuat OVAT
Talim ve Terbiye Kurulu Baþkanlýðý
[email protected]
Yokuþlarda ter dökerek,
iniþlerde týrnak sökerek giderken
önlerine öyle bir dað dikilmiþ ki, ne
dolaný çýkýlýr, ne týrmana týrmana. Ha
iþte, bu daðýn böðründe bir yol bir iz
ararken görmüþler ki, ne görsünler,
gözleri ýþýl ýþýl, tüyleri kolan kolan
bir kurt, bir çalý dibinde inildeyip
duruyor. Meðer kurdun ayaðýna öyle bir
çakýr diken saplanmýþ, öyle bir çakýr
diken saplanmýþ ki, nasýl deyim, kara
saplý býçak gibi, ta varýp kemiðe
dayanmýþ...
Az mý dinledik buna
benzer masallarý radyonun gözde iletiþim
aracý olduðu günlerde. Yazý dilinden
baþka bir anlatým bu; halk
hikâyelerinden izler taþýyan, biraz da
meddahlarý hatýrlatan. Masallarda böyle
kiþisel, kendine özgü bir anlatým yolu
tutturmuþtur Eflatun Cem Güney.
Masallar, halk hikâyeleri
söz konusu olunca Eflatun Cem ile
birlikte sevda da hatýrlanmalýdýr. Çünkü
o, bu tür halk ürünlerine gönülden
baðlýdýr, bunlarý yayýna hazýrlarken
gerçek bir folklorcu gibi davranmakla
kalmamýþ, ayný zamanda bir sanatçý,
yaratýcý bir yazar gibi çalýþmýþtýr.
Masallara yeni renkler, motifler
katmýþ, yepyeni varyantlar yaratmýþtýr.
(1)
Dertli Kaval, Âþýk Garip,
Kerem ile Aslý, Tahir ile Zühre onun
kitaba geçirdiði, bize ulaþtýrdýðý ve
sevdirdiði halk hikâyelerinden bir kaçý.
Bu yanýyla o, çaðdaþ bir halk
hikâyecisidir.
Hekimhanda,
1896da doðan Eflatun Cem, Telgraf
müdürü Ahmet Hurþit Beyin oðludur.
Ölümle erken tanýþtý: o, daha altý
yaþýnda babasýný, yedi yaþýnda annesini
yitirdi. Amcasý Sivas Posta Müdürü
Þevket Beyin yanýnda büyüdü. Birinci
Dünya Savaþýnýn henüz sona erdiði
günlerde Sultaninin Edebiyat Bölümünü
bitiren tek öðrenciydi.
DERTLÝ KAVAL HÝKÂYESÝ
Öðrenim döneminin sonunda
Konya Öksüzler Yurdunda Türkçe öðretmeni
olarak çalýþmaya baþladý. Mütareke
günlerinde duygularýný þiirlerle
anlattý. 19 Mayýs, içindeki kurtuluþ
umudunu yeþertti. Ýlk Kuvayi Millîye
Marþýný yazdý. Anadolu ve Rumeli
Müdafaai Hukuk Cemiyetinin Konyadaki
çalýþmalarýna katýldý. Kuvayi
Millîyenin Öðüt gazetesi ile Ýrþat
dergisinde çalýþtý. Kurtuluþ
edebiyatýmýzýn ilk eserini, Matem
Sesleri adlý þiir kitabýný
yayýmladý; millî bir ruhla söylenmiþ
þiirlerle marþlar yer alýr bu kitapta.
Hamdullah Suphinin
bakanlýðý döneminde toplanan ilk Maarif
Kongresine katýldý. Kayseri Sultanisi
Türkçe öðretmenliði sýrasýnda Nafi Atuf
Kansuyla birlikte Misaký Millî
gazetesini çýkardý. Ankarada,
Reþat Nuri, Ali Canip, Hasan Aliyle
birlikte Türkçe, Edebiyat kitaplarýnýn
incelenmesi çalýþmalarýna katýldý.
Eskiþehir, Sivas, Samsun, Afyon,
Kütahya, Ýstanbul gibi Anadolu'nun
birçok yöresini öðretmenlik görevi
nedeniyle tanýdý. Bu yörelerde yerel
sanat dergilerinin çýkmasýna önayak
oldu.
Oðluyla birlikte
Dertli Kaval hikâyesini yazdý, ne
yazýk ki hikâyenin gazetelerde
yayýmlanacaðý günlerde oðlunu yitirdi.
Tarifsiz acýlar yaþadý, kýrk gün kýrk
gece kapanarak Ýnsan Çocuða Aðýtlarý
yazdý.
HER DERDE DEVA ÇÝÇEKLER
Yurdumuzun sadece insaný
büyüleyen bir güzelliði deðil, sýr ve
sihirle yoðrulmuþ folklor özellikleri de
vardýr: Yaylalarýn birinde murat
kapýlarý açýlýr; adaklar adanýr,
niyetler tutulur... ötekinde çiçekler,
çiðdemler burcu burcu konuþur. Biri,
ben þu derde devayým der; öbürü, ben
de þu hastalýða þifayým der, der ama,
gene duyan duyar, duymayan duymaz...
(2)
Güney, kendini halk
edebiyatýyla ilgili çalýþmalara vermiþ,
ozanlarýmýzla ilgili çalýþmalarla yayýn
dünyasýnda kendine yer bulmuþtur.
Halk Þiiri Antolojisi,
Halk Türküleri gibi kitaplarda
onun imzasýný görürüz. Bir de oðluyla
birlikte yazdýðý Âþýk Meslekî, Âþýk
Kâmili, Âþýk Ruhsati, Erzurumlu Emrah
gibi eserlerde.
Daha 1918de Konyada
öðretmenliðe baþladýðý günlerde folklor
araþtýrmalarýna da baþladý. Bir yandan
derleme, tarama çalýþmalarýný
yürütürken, bir yandan da topladýklarýný
iþleme, deðerlendirme çalýþmalarýna
giriþti.
Çalýþtý, çabaladý,
çýktýðý yolda güçlüklerle karþýlaþsa da
yýlmadý, yýllarca yürüdü. Akýp giden
zamana karþý durdu bir bakýma. Zaman
geçip giderken folklor deðerlerimiz
kaybolmasýn istedi. Bir adým ötede,
bunlarýn halk aðzý ve halk zevkiyle
iþlenerek millî kütüphanemiz için
deðiþmez, kýlýna dokunulmaz demirbaþ
nüshalar durumuna getirilmesini
amaçladý.
Onun karýnca gibi
çalýþarak oluþturduðu metinlerin kýlýna
dokunulmaz demirbaþ nüshalar olup
olmadýðý tartýþýlabilir; belki böyle bir
amaç belirlemenin gerekli olup olmadýðý
da. Ancak, onun oluþturduðu eserler halk
aðzýndan özellikler, halk zevkinden
izler taþýmaktadýr.
Folklor ona göre þu
baþlýklarda toplanýr: Millî destanlar,
destan tipi hikâyeler, halk hikâyeleri,
halk masallarý, mitler ve halk
efsaneleri halk fýkralarý, atasözleri,
türküler.
SÖZ, YAZI, GÖNÜL YAYLASI
Bu masallar, bu
hikâyeler, sözlü gelenekteki aðýz
tadýyla iþlenerek halk klâsiklerimizin
demirbaþ nüshalarý meydana
getirilebilir... Bu destanlar, bu
efsaneler, bizi kendi dar kabuðundan
çýkarýp toplumun gönül yaylasýna
ulaþtýracak yeni eserlerin yazýlmasýna
yol açabilir... Bu güzellemeler, bu
yiðitlemeler; þu manasýz þiir
çýrpýnmalarý yerine, yüreklere derinlik,
enginlik verecek bir þiir çaðlayaný
olabilir... Bu türküler, koþmalar ve bu
ilâhîler, nefesler ses ve saz
sanatçýlarýmýzýn dillerine tat,
tellerine halavet katacak bir ezgi
demeti olabilir.. Folklor edebiyatýmýza,
folklor müziðimize ait olan kimi eserler
de, batý tekniði ile iþlenerek yeni bir
sanat, yeni bir edebiyat þekline can
verilebilir... (3)
O bu türlerin hepsini
sever ama masallara sevdalýdýr. Ben
masal analarýnýn dizi dibinde yetiþtim.
Tadý damaðýmda kalmýþtý onlarýn
masallarýnýn. (...) sonra bu masallarýn
birer sanat deðeri olduklarýna inandým.
Sözlü bir gelenek hâlinde sürüp gelen bu
masallarý ayný anlatýþ tadýyla kaleme
almaya çalýþtým.
KALBÝN GÜLEN VE AÐLAYAN
TELLERÝ
Eflatun Cem Güney,
geleneksel halk hikâyelerimizi ve
masallarýmýzý derlemekle kalmadý,
kendisi de masallar yazdý. Bu nedenle
Masalcý Baba olarak ünlendi.
Ya þu tandýr baþý; ne
masallar, ne masallar var orada; makas
kesmedik, iðne batmadýk masallar. Hele
iki tekerleyip bir yuvarlamasýný bilen
masal ustalarýndan dinlenirse tadýna
doyum olmaz. Doðrusu, aðýzlarýndan bal
akar, dilleri de kaymak çalar balýn
üstüne... (4)
Eflatun Cem Güney, þehir
þehir, köy köy, dað tepe dolaþtý.
Masallar dinledi, kaydetti onlarý,
yoðurdu, özümsedi, kendi diliyle yazdý;
okuyucularý, daha çok çocuklarý,
gençleri ama her yaþtan insaný
buluþturdu masallarla.
Çalýþmalarý ilgi ve
beðeniyle izlendi. Masal alanýndaki
çalýþmalarý uluslar arasý bir seçici
kurulca dünya çocuk ve gençlik
edebiyatýnýn en iyi örnekleri sayýldý,
ona Andersen Ödülü verildi. Hans
Christian Andersen Medal Kurumu çaðdaþ
masal yazarlarý içinde, Eflatun Cemin
Açýl Sofram Açýl kitabýndaki
masallarý, 55 milletten þeref listesine
aldýðý 11 eser arasýnda en mükemmeli
kabul etti, ona Andersen Payesi Þeref
Diplomasý ve Dünya Çocuk Edebiyatý
Sertifikasý verdi (1956). 1960ta Dede
Korkut Masallarý ile ayný ödül bir kez
daha verildi Güneye.
ÝNSAN RUHUNDA GEZÝ
Eflatun Cem Güneye göre,
halk ruhunun vataný olan masallarda halk
kendini, kendi dilini, kendi kalbini,
kalbinin gülen ve aðlayan tellerini
bulur: Bilindiði gibi masallar, halkýn
hayal gücüyle yarattýðý verimlerdir.
Fakat bunlar sadece birer kuru hayal
deðildir: gerçeðin de büyük payý vardýr.
Halk hikâyelerinde gerçek ön plânda,
hayal arka plânda gelir. Bu gerçekler
düpedüz deðil de masal motifleriyle
anlatýlýr. Bu bakýmdan kendi
toplumumuzun yaþantýlarýný da bize
öðretir. Hele insaný insana tanýtýcý
yönü daha kuvvetlidir. Gerçekten
masallar insan ruhlarýnda yapýlmýþ
gezilerdir. Halk ruhunun vataný olan bu
eserlerde halk kendini, kendi dilini,
kendi kalbini, kendi kalbinin gülen ve
aðlayan tellerini buluyor.
Gözlerini yitirdi, genel
olarak saðlýðý bozuldu. Ama boþ durmadý.
Masallar üzerinde yoðunlaþtý. Derlediði
masallarý titizlikle deðerlendirdi.
Masallarý halkýn aðzýndan çýktýðý
þekilde deðil, kendine özgü bir üslûpla
anlatmayý tercih etti. 30u masal olmak
üzere 62 kitabý yayýmlandý.
Keloðlan, Peri kýzý,
Devanasý, Yedi Köyün Yüzkarasý, Ýddi ile
Bidý, Hýlý ile dýlý, Kara Ese, Sarý
Köse... Bu masal kahramanlarýnýn hamuru,
mayasý bir ama, huyu, suyu bir deðil;
aký da var, karasý da... Akyürekliler
arasýnda, gönül alýp kâbe yapanlar mý
dersin, hakka hakikate tapanlar mý... On
parmaðýný kandil edip yakanlar mý
dersin, on parmaðýnda on hüner olanlar
mý... (...) Karayürekliler arasýnda da,
kendilerini dev aynasýnda görenler de
vardýr, burnu Kaf daðýnda gezenler de.
(...) Saman altýndan su yürütenler de
vardýr, ipe un serenler de... Görülüyor
ki içlerinde beðenilen, örnek edilmesi
deðenler de bulunuyor, beðenilmeyen,
þerrinden kaçýlmasý gerekenler de...
Ýþte masallarýn da asýl eðitim deðeri
burada... (5)
GÖZLERÝMÝN SON ÇIRASI
1972de, ölümüne 9 kala
jübilesi yapýldýðý gün, Karlý daðýn
baþýna bir güneþ çaldý. der. Oysa,
gözlerini kaybettiðinden daðý, karý,
güneþi görmesi mümkün deðildir. Alçak
gönüllü, ince ruhlu bir sanatçý olan
Cem, gönül gözüyle görür, yaren diliyle
konuþur. Gözlerinin görmeyiþine
üzülmekle birlikte, son yazdýðý kitabý
için benzetmesi ilginçtir: Gözlerimin
son çýrasý.
Çocuk edebiyatýmýzýn
verimli bir yazarý olan Eflatun Cem
Güney, birçok masalýmýzýn günümüz
Türkçesiyle gün ýþýðýna çýkarýlmasýnda
büyük çaba gösterdi. Halk Þiiri
Antolojisi, Dertli Kaval , En Güzel Türk
Masallarý, Halk Türküleri, Bir Varmýþ
Bir Yokmuþ, Nasrettin Hoca Fýkralarý,
Evvel Zaman Ýçinde, Dede Korkut
Masallarý, Gökten Üç Elma Düþtü, Az
Gittim Uz Gittim, Folklor ve Eðitim,
Folklor ve Halk Edebiyatý onun bize
armaðaný kitaplardan bazýlarý.
Yýllar tüketmedi, þu
kalem tüketti beni. Söyleyecek yeni bir
þeyim kalmadý, yazacak, söyleyecek þeyi
olanlara bizden selâm olsun. diyen
Eflatun Cem Güney aldý baþýný gitti 1981
yýlý Ocak ayýnýn ilk günlerinde.
Biraz Köroðlunun Bolu
Beyine sesleniþindeki yiðitlik; Benden
selâm olsun Bolu Beyine. der
gibi. Biraz da, durumunu tevekkülle
kabullenme, baþ kaldýrmak bir yana,
giderken kalanlara gönülden bir selâm
verme.
Bu selâm , yazacak,
söyleyecek sözü olanlara. Yunus,
Mevlânâ, Hacý Bayram-ý Veli, Kaygusuz
Abdal, Akþemseddin gibi...
KAYNAKLAR
1) Konur Ertop, Eflatun
Cem Güney Çaðdaþ Bir Halk
Hikâyecisiydi, Sanat Dergisi, 15 Ocak
1981.
2) Eflatun Cem Güney,
Folklor ve Eðitim, s 2, Talim ve Terbiye
Dairesi Yayýnlarý, Türk Millî Eðitim
Teorisi Geliþtirme Araþtýrmalarý Serisi,
Millî Eðitim Basýmevi, Ýstanbul, 1966.
3) Güney, age., s 24-25.
4) Güney, age., s 3.
5) Güney, age., s 10.
|
|
Baki
YÝÐÝT
1955 yýlýnda Malatya
ili, Hekimhan ilçesinin Yeþilpýnar(Dostal) köyünde
doðdu. Babasý Yakup
Yiðit annesi Elif Yiðittir. Malatya lisesinden sonra Ýstanbul
Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi bölümünü bitirdi
1979 yýlýndan beri
Kültür Bakanlýðýna baðlý Malatya Güzel Sanatlar Galerisi Müdürlüðünde
görev yaptý. Helen malatya Müze Müdürlüðünde araþtýrmacý olarak görev
yapmaktadýr.
Þiire Üniversite yýllarýnda baþladý. Birkaç Þiiri çeþitli dergi ve
gazetelerde yayýnlanmýþtýr. Aþaðýdaki þiir kendisinden alýnmýþtýr.
SENSÝZLÝÐE SÖYLEDÝM
Bir akþam baþlýyor
siyah bulutlara
Islak yollara sarhoþ
ýþýklar düþüyor
Gözlerim kitabýmda
düþüncelerim seninle
Seni Düþünüyorum.
Biliyorum geleceksin
bir gün sonu
Tüm mutluluklarýmý
yitireceðim
Aðaçlar yapraklarýný
dökerken
Yeryüzü sevinçleri
bensizde mutlu
Onlara bensizde
gidebilirsin
Bende karanlýk da
ýssýz evrene bakýp
Gelmeni bekleyeceðim
Ýstasyon caddesinde
duyacaðým
Gerçeðin acýlýðýný
Halil
YAZGAN
Malatyanýn
Hekimhan ilçesine baðlý Aðýlyazý köyünde 1954 Yýlýnda doðdu. Liseyi
bitirdi. 1978 yýlýnda nüfus memuru olarak göreve baþladý. Þiir yazmaya
küçük yaþlarda baþladý. Yazdýðý þiirlerden bazýlar yerel gazetelerde
yayýnladý. Aþaðýdaki þiir kendisinden alýnmýþtýr.
BÝR EVÝN HOROZU
ÇOÐALMIÞ ÝSE
Ne hayýr beklenir ne
bereket
Bir evin horozu
çoðalmýþ ise
Yaþamaya yüklü konar
sefalet
Bir evin horozu
çoðalmýþ ise
Ýþleri çoðalýr gücü
azalýr
Sinirler bozulur
sözler çoðalýr
Küçükten büyüðe
saygý yok olur
Bir evin horozu
çoðalmýþ ise
Ýncinir kalpleri bir
gün kýrýlýr
Dünyaya zevkler
kökten yýkýlýr
Sevgi bahçelere
kinler dikilir
Bir evin horozu
çoðalmýþ ise
Niyetler bürünür
toza dumana
Dönüþür bir gün
yamaný
Ýçinden çýkýlmaz
döner ummana
Bir evin horozu
çoðalmýþ ise
Halil der herkes
bileli haddini
Önce tanýmalý insan
kendini
Çoða mal ederler
makam derdini
Bir evin horozu
çoðalmýþ ise
KUL SEVÝNDÝK
18. Yüzyýlýn ikinci
yarýsý ile 19. yüzyýlýn baþlarýnda yaþamýþ bir halk ozanýdýr.
Sene bin iki yüz yirmi dört oldu tamam
Gelse gerektir ahir Mehdi-i sahip-zaman
biçimdeki bir
deyiþinde 1809 yýlýnda hayatta olduðu anIaþýlmaktadýr.
Asýl ad Mustafa
olup, Hekimhanýn Çulhalý köyünde dünya ya gelmiþtir. Bir süre köyde
kaldýktan sonra Kangal'ýn Çaltepe köyüne yerleþmiþ daha sonra bu
köyden de ayrýlýp bilinmeyen bir yere göçüp gitmiþtir. Nerede ne zaman
öldüðü bilinmemektedir.
Bir gün Hacý
Bektaþ'ta Feyzullah Çelebi'ye saz çalýp þiir söyledikten sonra saz ve
sözünü çok beðenen Feyzullah ÇeIebi'nin "Ne güzel söyledin evlat,
sevindik" sözü üzerine "Sevindik" sözünü kendisine mahlas olarak
almýþtýr
Gönül aþk kitabin
Sen al eline
Serimize ne
yazýlmýþ görelim
Tevhit kelimesin
getir diline
Din Serverine
salavat verelim
Din Serveri hak
Muhammet Ali 'dir
Yardýmcýmýz
keremkani Veli'dir
Bizden ezel gelen
birden uludur
Derdimizin
dermanýn görelim.
Tabipler denliye
derman eylesin
Þah Hüseyin ilmi
kelam söylesin
Ýmam Hasan
ummanlarý boylasýn
Sýdkýnan kulak
urup dinleyelim.
Dinen gelen
imamlarýn sesidir
Ýmam Zeynel
imamlarýn hasýdýr
Ýkrarýna inkar
olan asidir
Ýkrarý inkar
edene soralým
Ýnkar eden münkir
Hakka kul olmaz
Coþkun akan
muhabbete göl olmaz
Ol imam Bakirin
sýrrý denilmez
Sizin ile hal
evine varýlmaz
Hal evinde hal
olalým halýnan
Ýmam Cafer bir
yol kurmuþ yolunan
Bin birimize
tatlý dilinen
öðüt nasihat
teselli verelim
Teselli vererek
müþkülin kandýr
Muhabbet þamýnýn
çýrasýn yandýr
Yolunu Musayi
Kazýma döndür
Üstat nazarýna
doðru varalým
Üstadýmdýr dost
yüzüne bakýtan
Hocam Ýmam
Ýrzadir okutan
Özünü seçegör
yelmiþ ikiden
Sizin ile yetmiþ
üçe varalým
Kadim islam dini
yelmiþ üç olur
Ýsmaile inen
kurban koç olur
Önü sonu bu
Faniden göç olur
Onlar göçmüþ ya
biz neye duralým.
Geliciden gel
olunca durulmaz
Takiyi Nakiyi
seven yorulmaz
Tasdik olmayýnca
Hakk'a erilmez
ikiliði
kalbimizden ýralým
Hak Taala sever
tastýk kullarý
Coþkun akar
muhabbetin selleri
Hasan Askeri'nin
gonca gülleri.
Firdevs'i aladan
açmýþ görelim
KUL SEVÝNDÝK
bülbül intizar güle
Þah Muhammet
Mehdi zuhura gele
Düþmüþlerin elin
ala kaldýra
Temanna eyleyip
yüzler sürelim.
Muharrem AKINCI
Muharrem Akýncý 1960
da Malatya ya baðlý Hekimhan Ýlçesinde doðdu Lise Mezunu Olup Bir Kamu
kuruluþunda memur olarak görevine devam ediyor. Þiirlerin saz
eþliðinde, koþma türünde çalýp söylemekte saz þairi geleneðini
sürdürmektedir.
GÖNÜL
Gönül sana nasýl
söylesem
Nasihatim nasýl
versem
Varýp böyle yar
seversen
Sana sözüm yoktur
gönül.
Bilirim nasýl
seversin
Hem seversin, hem
yanarsýn
Bilmem nasýl
uslanýrsýn
Bende mahna bulma
gönü
Böyle seven bir sen
misin
Keremde yandý bilir
misin
Ferhat, Mecnun, Aslý
mýsýn
Bülbülü hiç katma
gönül
El insaf nedir bu
halin
Derdinle büküldü
belim
Muharrem bur garip
kulun
Hal bilmeze çatma
gönül
Etme gönül, tutma
gönül.
SADIK
BABA
Asýl adý Hüseyin
olup Hekimhana baðlý Güvenç köyünde 1 Mart 1771 (Rum 1187)de dünyaya
gelmiþtir. Babasýnýn ad Kurada Alidir. Genç yaþ da þohreti oldukça
yayýlan aþýk okur yazarlýðý olmayan ümmi bir kimsedir. þiirlerinde
Sadýk mahlasýný kullanmýþ, halk arasýnda da Sadýk Baba ismi ile
sevilip sayýlmýþtýr.
Çocukluk ve gençlik
yýllarýnýn önemli bir bölümü Sivasin Karaöz köyü ile Hekimhanýn
Basak köyünde geçmiþtir.
Ýlham geldikçe
söylediði þiirleri yakýn arkadaþý Molla Bek-taþ tarafýndan tutulan bir
cönket yazýya geçirilmiþtir. 35 Yaþýndan sonra kendi köyü olan Güvence
dönen aþýk köyünde evlenmiþ ve çoluk çocuða kavuþmuþtur. Halen köyde
torunlarý bulunmaktadýr. Hayatýnýn sonuna kadar çiftçilikle geçinmiþ
ve 8 mart 1837de Güvenç köyünde vefat etmiþtir.
Bu gün kendi köyü ve
çevre köylülerce mezarý ziyaret yen olarak kabul edilmektedir.
Tarikat
meclislerinde kendini yetiþtiren ender insanlardan olan Sadik Baba
Bektaþi edebiyatýnda sivrilmiþ yedi þairden biri sayýlýr.
Kumralýmsý, sarý
saçlý, uzunca býyýklý, sarý sakallý, orta boylu, sessiz, sakin, parlak
gözlü bir kimse olup Vahdet-i Vücut prensibini benimsemiþtir. Din ve
tarikat ulularýný sevmiþ, onlarý þiirlerinde övmüþtür. Þiirlerinin
çoðu dini, tasavvufi ve öðretici türdendir.
Þiirleri, Cemal
Özbey tarafýndan Sadýk Baba, Hayati ve Deyiþleri" (Ankara 1957 )
adýyla yayýmlamýþtýr.
GÖNÜLE ÖÐÜT
Gönül seIamýný
kamile söyle
Alýcý olmayýnca açma
dükkaný.
Ariflik manasýn sor
sual eyle
Müþterisiz yerde
olma lisaný
Cahil ikrar eder
ahtinde durmaz
Burda aðlamayan 0
demde gülmez
Yalan ile iman bir
yerde olmaz
Neden maruf
yalancýnýn imaný
Cümle alem gezer
arar Hak deyi
Arif ifþa eder kula
bak deyi
Nehi münkir inkar
eder, yok deyi
Men ademde gördüm
Hakk'ýn ihsani
Yerde deðil, gökte
deðil ya kande
Acep Hak mihman mi
ola bu tende?
Velakat kerremna
bani ademde
Kimse bilmez kimde
mihman cananý.
Almayana deðil
sözü'm alana
Gerçekler yuf dedi
kalbi yalana
Caným kurban olsun
halden bilene
SADÝK'a bildirdi
küllü noksaný.
Seydi
Battal EKÝCÝ
1945 yýlýnda
Malatyanýn Hekimhan ilçesine baðlý Molla Ýbrahim(Doyran) köyünde
doðdu. Orta okulu bitirdi. Yerel gazetelerde þiirleri yayýnlandý.
Þiir yazmayý sürdüren Seydi Battal Ekici serbest meslek mensubu olup
halen Malatyada oturmaktadýr. Þiir kendisi tarafýndan verilmiþtir.
KÖYÜM
Dünyayý ilk gördüðüm
Benim o güzel köyüm
Akraba ve komþumla
Yaþadýðým can köyüm
Davarýmýz yayýlýr
Güzel yaylalarýnda
Ölür isek ölümüz
Sende gömülür köyüm
Sen tabiat bahçesi
Bizler sana gül
köyüm
Sen ebedi yaþarsýn
Bizler ölürüz köyüm
Battal diyar köyüne
Küçük ve büyüðüne
Sense mahþere kadar
Bereketli ol köyüm.
Veli YURTSEVEN
Hekimhanýn Güzelyur
Kasabasý Faraþlý mahallesinde 1933 yýlýnda doðdu. Diðer namý ile Veli
Çavuþ olarak da tanýnýr.
Güzelyurt
belediyesinin emektarlarýndan olup 1986 yýlýnda emekli olmuþtur. Halen
Güzelyurtta ikamet etmektedir.
AÐLA GÖZÜM YAÞ
BULAMAM
Aðlar gözüm yaþ
bulamam
Bina yapsam taþ
bulamam
Þu dünyayý elesem de
Bana uygun eþ
bulamam
Kimselere kastým
yoktur
Para eden postum
yoktur
Þu dünya yi eledim
de
Benden gayrý dostum
yoktur.
Ast deðilim, üst
deðilim
Süt dolu tas deðilim
Ben nefsimi eledim
de
Bende bana dost
deðilim
Sevil velim sende
sevil
Biraz insanlýða eðil
Bu dünyanýn
saltanatý
Bir dakika bile
deðil
ALÝ ERCAN
Þair,1958 yýlý
Aralýk ayýnda, Malatyanýn Hekimhan ilçesi Uðurlu (Baltacýbaþý)
Köyünde doðdu. Ýlkokulu Uðurlu Köyün'de, liseyi Hekimhan`da okudu.
Sivas Eðitim Enstitüsü`nden mezun olduktan sonra Samsunun Vezirköprü
ve Karabükün Eskipazar ilçelerinde öðretmen olarak çalýþtý. 1990
yýlýndan bu yana Almanya`da Türkçe öðretmeni olarak çalýþmaktadýr.
KARDELEN
.Kardelen Zor
günlere açan çiçek,
Baharý
muþtulamaný seviyorum,
Daðlarýn
doruklarýnda,
En kötü
koþullarda,
Kar altýnda
çimlenmeni,
Zor günlere sürgün
vermeni.
Aydýnlýk
gelecekler gibi
Aydýnlýk
çiçeklerini,
Buram buram
kokunu,
Zirveleri
zorlayan
Özgürlük tutkunu
seviyorum,
Ýnadýna sevdaný,
Bilge insanlar
gibi.
Bir yanýn daha
var ki,
Sana muhabbet
duyduðum,
Aramýzda kalsýn
ama;
Güneþine açýldýðýn
daðlarýn
Kör
karanlýlýðýnda
Ayazlara
yanýþýn,
Boynu bükük
bakýþýn
Ve sorgulayan
duruþunla
Ne kadar da
benziyorsun
Sefil halkýma.
Rödermark, Kasým
2000
TOPRAK
Toprak
Alabildiðince geniþ,
Olabildiðince
hovarda.
Gem vurulmuþ
ýrmaklara doðurgan
Uçsuz bucaksýz
ovalarda.
Bire bin veren
Veyselin yari toprak.
Aðalarý barýþýk da
Marabasý kan
býçak.
Kan ter iþleyeni
aç,
At oynataný tok
toprak.
Ya sende bir
uðursuzluk var
Ya insanlarýnda!
Atatürk Barajý,
Temmuz 1999 Ali Ercan e-mail
[email protected]
Oktay AVCU ÞAÝR
(1964 Hekimhan doðumlu )
Yayýnlanmýþ þiir
kitaplarý
1-Adýný sen koy
2-Mumcu'yu Ben de öldürdüm 3-Türkçe küfürler
4-Ayný denizin yolcularý
5-Bahar beni bekliyor
ÇOCUKTUK
ilkbahardý mevsim
Güneþe bakardýk dik dik
Güneþe bakardýk
Sert sert
Güneþe bakardýk gülerek
Çocuktuk
Korkuturduk
Güneþ yakmazdý gözümüzü
EFKAN ÝÐDÝR (Þair)
1 Nisan 1963 yýlýnda Hekimhan Ýðdir doðumlu Þair Efkan Ýðdir
öðrenimini Malatya da tamamladýktan sonra Fizik müh. olarak Ýstanbulda
baþlayan iþ hayatýný 1991 yýlýndan beri Almanya da sürdürmekte
ve halen Almanya da yaþamaktadýr. Þairin ilk kitabý ''Sen gibi
'' den sonra 2. kitabý
''Anti-Cahil Þiirler '' Can yayýnlarýndan yakýn zamanda
yayýnlanmýþtýr. Þairin kendi web sayfasýndan þiirlerine ulaþmak
mümkündür. Hemþehrimize baþarýlar diler,þiirlerinin eksik olmamasýný
temenni ederiz..
http://www.efkanigdir.de
Bayramýn
kutlu olsun
Yýllardan gelen bir tutku.
Bayramýn kutlu olsun çocuðum.
Barýþýn, sevginin dostluðun ufku.
Bayramýn kutlu olsun çocuðum.
Yýkarsýn kötülüklerden gönlünü.
Öper iken büyüklerin ellerini.
Yunus Emre'nin kutsal yolunu.
Bulmuþken, bayramýn kutlu olsun çocuðum.
Anmak için ataný gidince mezara.
Ölüm kötü, gönülde acý bir yara.
Geçmiþlerinin ruhuna bir dua.
Okurken bayramýn kutlu olsun çocuðum.
Efkan buluþtu dostlarla sýmsýcak.
Muhabbetlerimiz sonsuza dek olacak.
Mutluluðun temeli, sevgiden bir ocak.
Yandýkça bayramýn kutlu olsun çocuðum
Efkan Ýðdir
TÜRK MÝTOLOJÝSÝ
EFSANESÝ
GUGUK KUÞU
Çok eskiden Hekimhan Ýlçesine baðlý Kocaözü Kasabasýnda Küllek
Hüseyin adýnda bir köylü varmýþ. Bu köylünün beþ uþaðý ile hasta bir
avradý varmýþ. Eskiden bütün köy halký tarlada çalýþýrmýþ. Tarlada
çalýþmak o günün þartlarýna göre çok zormuþ. Küllek Hüseyin çok fakir
olduðundan avradý ile birlikte hiç durmadan çalýþýrlarmýþ. Hasta olan
avradý iyice hastalanmýþ. Köyde ne tohtur ne de hastahane varmýþ. En
yakýn hastahane Sivas'ta imiþ. Araba ve yol olmadýðýndan gitmek çok
zormuþ. Küllek Hüseyin avradýný ata bindirerek yola çýkmýþ. Uzun yola dayanamadan Mehri hatýn yolda ölmüþ. Küllek Hüseyin avradýný yolda
gömmüþ. Yetim kalan beþ uþaða hiç bakacak kimsesi kalmamýþ. Küllek
Hüseyin yeniden evlenmiþ. Analýk eline kalan uþaklara çok kötülük
ediyormuþ. Uþaklara yemek ekmek vermiyormuþ. Babasý tarlaya çalýþmaya
gidince onlara olmadýk kötülükler edip babalarý gelince þikayet
etmesin diye uþaklarý korkuturmuþ. Çevredeki komþular bu duruma çok
üzülüyorlarmýþ. Bir gün evin büyük kýzý, ortancýlý gardaþýný
üvey anasýnýn elinden kaçýrýp daða götürmüþ. Koynuna bir torba koymuþ
bir de keser almýþ. Bunlarý uzaktan izleyen bir çoban varmýþ. Zeynep
kengeri toplamýþ Yusuf'un torbasýna doldurmuþ. Yorulunca bir yere
oturup dinlenmiþler. Az sonra torbaya bakmýþ ki torbada hiç kenger
yok. Torbanýn dibi delik olduðundan hepsi dökülmüþ. Yusuf küçük olduðu
için kengerin döküldüðünün farkýna varmamýþ. Buna çok sinirlenen
ablasý keser ile gardaþýnýn baþýna vurup öldürmüþ. Korkusundan eve
gidemeyen Zeynep aðlaya aðlaya yürüyecek hali kalmamýþ gece sabaha
kadar oturmuþ aðlamýþ.
Allah'a yalvarmaya baþlamýþ ve demiþ ki:
"Allah'ým beni bir kuþ eyle kanadýmý gümüþ eyle. Gakgoð diyem, babbað
diyem, gardaþ diyem aðlýyam."
Allah tarafýndan kuþ kesilmiþ bunlarý izleyen çoban, Zeynep'in nasýl
kuþ olduðuna inanamamýþ. Zeynep aynen guguk kuþuna benziyormuþ. O
günden sonra guguk kuþu gardaþýný öldürdüðü taþýn baþýna konup hiç
durmadan ötüyormuþ. Bu olaydan önce köylüler hiç böyle bir kuþ
görmemiþler, günümüze dek gelen bu efsane nedeniyle çevremizde ne
zaman bir guguk kuþu görsek büyükler Zeynep geldi derler.
KÖYÜM SARIKIZ
Vermiþ arkasýný mercimek daðýna
Gençleri koþuyor keklik avýna
Gül, kekik kokusu dolmuþ baðýna
Þensin bahtiyarsýn köyüm sarýkýz.
Bir cennet misali baðý
bahçesi
Þen olur dört yanýn
köyüm sarýkýz
Öðlen güzellerle dolar
çeþmesi
Güzelsin þirinsin
köyüm sarýkýz.
Soðuk olur sarýkýzýn sularý
Türlü çiçek açar hep bayýrlarý
Her gün gelir Tanrý misafirleri
Misafir perverdir köyüm sarýkýz.
Ýlk baharda yaylalara
göçerler
Gölgeli yollardan
gelip geçerler
Bir birini seven alýp
kaçarlar
Doyulmaz tadýna köyüm
sarýkýz.
Þirin olur sarýkýzýn eriði
Yaylasýndan tutuyorlar feriði
Çoktan býraktýlar sýrttan türüðü
Kayýsý diyarýsýn köyüm sarýkýz.
Ferah oðlu meteylerim
köyümü
Nasýl olsa herkes
bilir soyumu
Kara toprak yutsa bile
boyumu
Yine meteylerim köyüm
sarýkýz.
FERAH OÐLU
MUSTAFA ALTIKULAÇ
Kenan ÞAHBUDAK
Dede Korkut'tan günümüze gelen
Ozanlýk-Aþýklýk geleneði Kültürümüzün en
önemli unsurlarýndan birisidir.
Bilgeliði, zekasý ve yetenekleri ile Ozanlar bir zamanýn filozofu,
bilim
adamý, doktoru kýsacasý elinden her iþ gelen halk önderleridir.
Bugün kullandýðýmýz 'Baðlama'nýn atasý olan 'Kopuz', Ozanlara eþlik
ederek,
bu geleneðin günümüze kadar gelmesinde çok önemli rol oynamýþtýr.
Uluslarýn, kültürel kimliðini yaþatmasýnýn en önemli varlýklarý dili
ve
geleneðidir.
Bir çok dünya kültürleri, ne yazýktýr ki küreselleþme iddialarý ile
sömürülmüþ ve asimle edilmiþtir.
Yabancý dilde Eðitim vermek, Batýlý gibi konuþmak, tabela isimleri
yetmezmiþ
gibi çocuklarýmýza da yabancý isimleri vermeye baþlamak, Arap gibi
þarký
söylemek, baþka kültürleri taklit etmek sonucu; kendi deðerlerimizin
gittikçe azaldýðý, bunun sonucunda ise önüne geçilemeyecek bir
yozlaþmanýn
kaçýnýlmaz olduðu bir gerçektir.
Bütün bu olumsuzluklar karþýsýnda, bir kültür eri olarak inatla
direnmek,
tutuculuktan uzak kalarak çok önemli deðerlerimize sahip çýkmak ve
Ozanlýk
geleneðini yaþatmak, Halk Ozanlýðý yolunda var olabilmek adýna bu ulvi
deðeri kendime görev biliyorum.
DOÐUM YERÝ :
Malatya Ýlinin, Hekimhan Ýlçesi, Hasançelebi Nahiyesi Köylü Köyü'nde
dünyaya
gelir.
Köylü Köyü biri Alevi, ikisi Sünni mezrasý olan Alevi bir Köydür.
Batýsýnda
Darende Köyleri, Doðusunda Arguvan Köyleri, Kuzeyinde Divriði ve
Kangal
Köyleri ve Güneyinde ise Hekimhan Köyleri bulunan, Yama daðý
eteklerinde
kurulmuþ þirin bir köydür.
DOÐUM TARÝHÝ :
Kenan Þahbudak'ýn doðum tarihi nüfus kayýtlarýnda 10/09/1963 olarak
yazmaktadýr. Annesi tarih bilemediði için doðumunun Harman sonrasý,
bulgur
kaynatýlýrken olduðunu söyler.
ADI :
Kenan adý; doðduðu gün tesadüfen evlerinde misafir bulunan
Hasançelebi'den
gelen bir dede tarafýndan Yusuf-u Kenan'a izafeten verilmiþtir.
SOYADI :
Soyadý kanunundan önce dedesinin, dedesinin, babasýnýn adý olan Budak
Kahya'nýn adýný soyadý olarak kabul eden aile Budak soyadýný
kullanmaktadýr.
LAKAPLARI :
Ailesine Köyde 'Edeler' denir. Ede; baba, büyük aðabey anlamýna gelir.
Bu da
ailenin Köyde sevilen, sayýlan bir aile olduðunu gösteriyor. Edeler;
daha
büyük bir kabile olan 'Hoçular' dan ayrýlmýþtýr.
BABA TARAFI :
Dördü erkek, üçü kýz kardeþten biri olan Hüseyin, Divriði'nin Armutak
(Kavaklýsu) Köyünden Sünnetçi Eyüp Ýlçek'in kýzý Þehriban ile evlidir.
Hüseyin Budak uzun yýllar Köyde rençperlik yaptýktan sonra birkaç sene
Ankara'da kapýcýlýk yapar, bir bankada çalýþýr, l970 yýlýnda
Almanya'ya
gider, beþ sene kaldýktan sonra temelli yurda dönüþ yapar. Ankara'da
ev alýr
ve yerleþir. Bir dönem ticaretle (Bakkal) uðraþtýktan sonra, ikamet
ettiði
mahallede iki dönem muhtarlýk yapar. 18/03/1999 tarihinde Kalp
rahatsýzlýðýndan vefat eder. Üç erkek, iki kýz sahibidir.
Babasýnýn büyüðü olan amcasý Sadýk Budakoðlu; okumuþ, Köyünde ve
çevresinde
sevilen, sözü dinlenen tarih bilgisi bakýmýndan da yetkin bin insan
olarak
kabul gören ve þiir yazan birisidir. Ankara'da ikamet eder.
Babasýnýn bir küçüðü amcasý Mustafa Budak; iyi derecede baðlama çalan,
cemlerde zakirlik yapan ve þiirler yazan birisidir. Almanya'da ikamet
eder.
En küçük amcasý olan Veysel Budak; Maliye ve Gümrük bakanlýðýnda
müdürlük
yapan bir bürokrattýr. O da çevresi tarafýndan sevilen ve sayýlan
birisidir.
Bursa'da ikamet eder. Veysel Budak'ýn oðlu Hasan Basri; Radyo ve TV
kanallarýnda Halk Müziði ve Türkü programlarýnda hazýrlayýcý ve sunucu
olarak görev yapmaktadýr.
Halasý (Bibi) Zeynep Emir; Ýzmir'de ikamet etmektedir. Zeynep'in oðlu
Ergün;
çok iyi derecede baðlama çalmaktadýr. Kenan Þahbudak'ýn baðlamayý
sevmesinde
önemli bir rolü bulunmaktadýr. Halasý Sultan Kurt Ankara'da, halasý
Elif
Özmeral ise Ýstanbul'da ikamet etmektedir.
ATALARI :
Dedesi Hüseyin, Arguvan'ýn Gürge Köyünden Meryem ile evlidir.
Hekimhan,
Arapgir ve Divriði arasýnda bulunan Sarýçiçek yaylasýnda ýrgatlýk
yaparken
tanýþtýðý Meryem oldukça dini itikadý olan birisidir.
Dedesinin babasý Hasan Hüseyin, onun babasý Ýsmail, onun babasý Hoçu
ve onun
babasý olan Budak Kahya iki kardeþi ile birlikte Doðanþehir, Polatdere
köyünden Arguvan'ýn Çavuþ Köyüne gelir, oradan Köylü Köyü'ne gelirler.
Hoçu;
Köylü Köyü'nde kalýr, Külpeþ; Çavuþ Köyüne döner (Aþýk Ekberi'nin
soyu),
diðer kardeþ Arapgir, Sinikli Köyü'ne gider, onun soyu devam
etmemiþtir.
ANNE TARAFI :
Annesi Þehriban, Arguvan - Gürge Köyünden Divriði Armutak (Kavaklýsu)
Köyüne
yerleþen sünnetçi Eyüp Ýlçek'in ikiz çocuklarýndan biridir. Hüseyin,
Mustafa, Necip erkek, Fadime, Zeynep, Senem,Þehriban ve Arzu kýz olmak
üzere
sekiz kardeþlerdir.
YAKIN ÇEVRESÝ :
Eþi : Ankara'da tanýþtýðý; Erzincan ilinin, Tercan Ýlçesi, Küçükaða
Köyünden
Areller aþiretine baðlý Mehmet Bakmaz ile Sakine Bakmaz'ýn ikisi
erkek,
dördü kýz çocuðundan biri olan Asiye ile 10-06-1986 tarihinde
evlenmiþtir.
Çocuklarý : 23/08/1987 tarihinde Ankara'da doðan oðlu Deyiþ ve
07/03/1991
tarihinde yine Ankara'da doðan kýzý Ezgi olmak üzere iki çocuk
sahibidir.
Oðlu Deyiþ þimdiden çok iyi Baðlama çalmaktadýr. Ege Üniversitesi
Devlet
Türk Müziði Konservatuarý öðrencisidir.
Kardeþleri : Kenan Þahbudak'ýn ablasý Fatma, sýrasýyla erkek kardeþi
Cebrail
(Habip), kýz kardeþi Ferahnaz ve erkek kardeþi Hakan olmak üzere beþ
kardeþlerdir.
ÇEÞÝTLÝ YÖNLERÝ :
Tahsili : 1970 yýlýnda babasý Almanya'da iken Ankara'da Ýlkokula
baþlar, 3
sýnýfý Ankara'da bitirir. Babasýnýn annesini ve okumayan diðer
kardeþlerini
de Almanya'ya götürmesiyle, 4 ve 5 sýnýflarý erkek kardeþi Cebrail
(Habip)'le birlikte Köyde bitirir. Ortaokul için tekrar Ankara'ya
bibisi
(hala) Sultan'ýn yanýna gelir, bir sene sonra Almanya'dan temelli
dönüþ
yapan ailesinin yanýnda lise öðrenimini de bitirir. Babasýnýn iþi olan
Bakkallýða yardým ederken, Anadolu Üniversitesi Ýþletme bölümünü
kazanýr ve
1989 yýlýnda diplomasýný alýr.
Askerliði : Dört yýllýk Üniversite mezunu olduðu için 1991 yýlýnýn
Nisan
ayýnda Ankara Etimesgut'ta askere alýnýr. Dört ay sonra burada
kaldýktan
sonra (kýþlada saz çaldýðý için) Çorlu'ya sürülür. Burada iki ay
nöbetsiz
askerlikten sonra Eylül ayýnda terhis edilir.
Ýþi : Askerliðinden önce bir pazarlama þirketinde çalýþýr. Bu vesile
ile
Yurdun birçok il ve Ýlçelerini gezme fýrsatý bulur. Deðiþik yer ve
insanlarý
tanýma anlamýnda oldukça tecrübe edinir. Daha sonra bir süre ticaretle
uðraþýr, sermayesi olmadýðý için bu iþte baþarýlý olamaz. Sonunda
kendi
mesleði olan müzikle ilgili çalýþmaya baþlar. Ankara Seyranbaðlarýnda
Müzik
evi açar,burada hem müzik aletleri satar hem de baðlama dersleri
vermeye
baþlar. 1993 yýlýnda Çankaya Belediyesinde Zabýta Memuru olarak kamu
görevine baþlar, 1997 yýlýnda Mamak Belediyesine geçiþ yapar ve Eðitim
Kültür Müdür Yardýmcýsý olarak iki sene görev yapar. Eylül 2005
tarihinde
belediyeden naklen ayrýlarak Milli Eðitim Bakanlýðý Mamak Halk Eðitim
Merkezine geçer. Halen memur ve Halk Müziði baðlama usta öðreticisi
olarak
çalýþmaktadýr.
SOSYAL FAALÝYETLERÝ :
Kenan Þahbudak'ýn sosyal faaliyetleri oldukça yoðun olmuþtur.
Daha çocuk yaþlarýnda Köyündeki bazý insanlarý taklit eder, çevresini
güldürürdü. Bir ara Karagöz-Hacivat oyununu Ankara'da iken akraba ve
komþularýna sergiledi. Bu tür sosyal etkinlikler hemen her çaðýnda
oldu.
Okul yýllarýnda hep müzik kolu baþkaný seçilirdi. 13 yaþýnda baðlama
ile
tanýþtý, babasýna bir baðlama aldýrarak kýsa sürede kendi kendine
türküler
çýkarmaya baþladý. 1980-1983 yýllarýnda Halk bilim derneklerinde
korolara
katýldý. Coþkun Güla'dan nota dersleri aldý. 1983 yýlýnda Halk
Ozanlarý
Kültür Derneðine üye oldu. Dernekte ilk defa baðlama kurslarý vermeye
baþladý
O dönemde Derneðe gelen usta ozanlardan þiir tekniðini öðrendi ve
þiirler
yazmaya baþladý. Hemen hemen herkesten etkilendi ve bir çok þeyler
öðrendi,
özellikle uzaktan akrabalarý olan Nevzat Topal (Cansever), ve Ali
Ekber
Gülbaþ'ýn (Ekberi) þiirleri onu çok etkiledi. Sürekli Halk Ozanlýðý ve
Halk
Ozanlarý ile ilgili kitaplar okudu. Bir dönem Halk Ozanlarý Kültür
Derneðinin Yönetim Kurulu üyeliði, Sekreterliði ve Denetim Kurulu
üyeliði
yaptý. Ýlk þiirlerini o yýllarda yazmaya baþladý. Þiirlerinde Þahbudak
adýný
mahlas olarak kendisi seçti ve kullanmaya baþladý. Tam bir usta-çýrak
iliþkisi gibi kabul edilmese de, öðrendiði bilgileri bazý ozan
arkadaþlarýyla paylaþtý, onlara þiir tekniði konusunda yardýmcý oldu.
1989 yýlýnda bazý ozan arkadaþlarý ile Halk Aþýklarý ve Halk
Sanatçýlarý
Yayýn ve Üretim Kooperatifinin kuruluþunda bulundu. Bu kurumda Halk
Müziði
Korosu kurdu ve baðlama dersleri verdi. Bir çok öðrenci yetiþtirdi.
Ozanlarýn maddi imkansýzlýklarý nedeniyle Koop. amacýna ulaþamayýnca
1999
yýlýnda yine yakýn ozan arkadaþlarý ile Tüm Halk Ozanlarý Kültür ve
Dayanýþma Topluluðu Derneðini kurdu. Bir dönem baþkanlýk yaptý, halen
Yönetim Kurulu Üyeliði yapmaktadýr.
Bütün bu örgütsel çalýþmalarý sürecinde sayýsýz yurt içi konser,
festival ve
programlara katýldý. Yapýlan þiir yarýþmalarýnda çeþitli dereceler ve
ödüller aldý. Þiirleri çeþitli dergi ve kitaplarda yayýmlandý.
Bunlardan bazýlarý; THT Ozanlar Antolojisi 2002, Mamak'ta yaþayan Halk
Ozanlarý 1998, Halk Aþýklarý Antolojisi 1990, Milliyet Sanat Dergisi
1986,
Malatya Gerçek Gazetesi 1987, Ýmece Kültür Dergisi 1988, Köy-Der Yayýn
Organý 1994, Ozanca Dergisi 2000-2002, v.s.
Deðiþik zamanlarda, Ankara'da yayýn yapan yerel TV ve Radyolarda Halk
Ozanlýðý ve Halk Müziði ile ilgili haftalýk programlar hazýrlayýp,
Halk
Ozanlarýnýn tanýtýmýný yaptý.
Sanatsal etkinliklerinden baþka konularda da sosyal faaliyetlerine
devam
eden Ozanýmýz, kendi köyü olan Köylü Köyü Sosyal Dayanýþma ve Kültür
Derneðinin kuruluþunda bulundu, bir dönem baþkanlýk ve uzun yýllar
yönetim
kurulu üyeliði yaptý. Tabii ki Derneðin düzenlediði bütün sosyal
etkinliklerde görev alarak önemli organizeler yaptý.
Ayrýca çocuklarýnýn eðitim gördüðü Kütükçü Alibey Ýlköðretim Okulunda
Okul
ve Öðrencileri Koruma Derneði Baþkanlýðý, Pir Sultan Abdal Kültür
Derneði
Mamak Þubesinde yönetim kurulu üyeliði, sekreterliði ve Mamak Kitle
Örgütleri Platformunda dönem sekreterliði yaptý.
Mamak Belediyesinde yöneticilik yaptýðý dönemde, 'Mamak'ta Yaþayan
Halk
Ozanlarý' adlý þiir kitabýný hazýrladý ve yayýmladý. 'Mamak ve Çevre'
konulu
þiir yarýþmasý projesini hazýrladý ve yarýþmaya katýlan þiirleri kitap
halinde Belediye yayýný olarak yayýmlattý. THT üyelerinden oluþan Þiir
Antolojisini hazýrladý ve Dernek yayýný olarak yayýmlattý. Yine THT'
nin,
Kültür Bakanlýðý ile ortaklaþa düzenlediði 'Ankara' konulu þiir
yarýþmasý
projesini hazýrladý ve þiirlerden oluþan kitap yayýmlandý. THT' nin
yayýn
organý olan 'Ozanca' dergisinin yayýn yönetmeni olarak derginin
hazýrlanmasýnda ve yayýmlanmasýnda görev aldý, dergi 18 sayýsýna
ulaþtý.
'Halk Müziði Temel Bilgileri' baþlýðýnda Halk Müziðinin doðuþu ve
geliþimini
anlatan araþtýrma yazýsýný, Ozanca dergisinin dört sayýsýnda
yayýmladý.
Bestesini de yaptýðý bazý þiirleri, bazý sanatçý arkadaþlarý
tarafýndan
kaset ve CD' lere okundu. Bazý usta ozanlarýn þiirlerini besteleyerek
kasetlerine okudu. Deðiþik ozan arkadaþlarý ile,1986 yýlýnda 'Dostlar'
,
1988 yýlýnda 'Halk Aþýklarýndan Deyiþler', 1990 yýlýnda 'Mihmanlar
Muhabbeti', 1993 yýlýnda 'Sivas Vahþeti', 1996 yýlýnda 'Gurup Canlar',
2002
yýlýnda 'Ozanca Türküler' ve 2002 yýlýnda tek baþýna çýkardýðý 'Köy
Türküleri' olmak üzere yedi kaset çalýþmasý yaptý.
Mamak Belediyesinde Halk Müziði Korosunu kurdu ve koroyu 1990 yýlýndan
1999
yýlýna kadar çalýþtýrdý. 2002 yýlýnda Ankara Barosu Halk Müziði
Korosunu
kurdu, çalýþtýrmaya devam etmektedir. 2003 yýlýnda Mamak Belediyesi
Çalýþanlarý Vakfýnda Halk Müziði Korosunu kurdu. Toplumsal
Araþtýrmalar
Vakfýnda baðlama dersleri vermeye baþladý. Þefliðini yaptýðý Halk
Müziði
Korolarý ile bir çok kez gösteriler düzenledi.
Seyranbaðlarýnda Tüm Halk Ozanlarý Topluluðu bünyesinde, Þahbudak
Müzik
Merkezi olarak Baðlama kurslarý açtý ve yoðun bir çalýþmayla devam
etmektedir.
ÞÝÝRLERÝNDE KULLANDIÐI ÖLÇÜLER :
Okullu yýllarýnda da Edebiyata ve özellikle de þiire ve türkülere
ilgili
olan Kenan Þahbudak, bir çok usta Ozan kitaplarýný ve Halk Þiiriyle
ilgili
araþtýrma kitaplarýný okumuþ, þiir tekniði ve sanatýný iyi bilmesine
raðmen,
kelimelerle fazla oynamamýþ, geleneksel ölçülere baðlý kalarak,
þiirlerini
daha yalýn, halkýn hemen anlayabileceði bir dille yazmaya özen
göstermiþtir.
Þiirlerinde geleneksel duraklara önem vermiþ, saz çalan ozan olarak,
özellikle müzik ahengini yakalamak için þiirlerinde 6+5 = 11, 4+4+3 =
11,
veya 4+4 = 8 ölçü kalýplarýna çok baðlý kalmýþtýr.
Ozanýn þiirlerinde genellikle abab-cccb-dddb-eeeb-,...... kafiye
ölçüsü
hakimdir. Tam ve zengin kafiye örgüsünü çok kullanmakla birlikte,
rediflerden de yararlanmýþtýr. Türküleþtirdiði þiirlerde en az üç
dörtlük,
bazý önemli konularda ise destanlarý görebiliyoruz.
ÞÝÝRLERÝNDE ÝÞLEDÝÐÝ KONULAR :
Kenan Þahbudak'ýn sosyal faaliyetlerini incelerken, onun ortak
çalýþmayý ve
paylaþmayý seven bir kiþiliðe sahip olduðunu hemen görebiliyoruz.
Hayattan
bir çok tecrübeler edinmiþ olmalý ki bunlarý þiirlerinde de görmek
mümkündür.
Genellikle Toplumsal olaylarla ilgili þiirler yazmasýna raðmen, her
ozan
gibi oda sevdalanmýþ ve duygularýný kaðýda dökmüþtür.
Hep kendi yaþadýðý olaylarý deðil, çevresini ve insanlarý iyi
gözlemleyen
bir ozan olarak baþkalarýnýn duygularýný da dillendirmiþtir.
Alýþýlmýþlarýn dýþýnda, Alevi kökenli olmasýna raðmen, bu konularda
fazla
þiiri olmamasý ozanýn bu tür bir ayrým yapmak istemediðini ortaya
koymaktadýr. Bazý þiirlerinde yobazlara ve kökten dincilere taþlama
yapmýþ,'Asýrlar önce yaþanmýþ olaylarý çaðýmýza getirerek ayrýlýklar
yaratmak, en büyük gericiliktir'diyerek 'din inancýnýn insanla yaratan
arasýnda olmasý gerektiðini, en güzel inancýn sevgi olabileceðini
düþünerek,
ilerici ve çaðdaþ insanlarýn hep yeni arayýþlar içinde olmalarýný ve
dünyadaki geliþmeleri takip etmelerinin gerektiðini' düþünmektedir.
Atatürk'ü çok sevdiðini, Atatürkçülüðün ve Laiklik anlayýþýnýn ne
olmasý
gerektiðini birkaç þiirinde dile getirmiþtir. Kurtuluþ savaþý, Milli
mücadele ve Cumhuriyeti yalýn bir dille destan etmiþtir.
Hiçbir siyasi guruba ve partiye üye olmamýþ, Ozanlýðýn bu gibi
oluþumlarýn
üstünde olmasý gerektiðine inanmýþtýr. Ezilen halkýn yanýnda olup,
onlara
insanca bir yaþamýn gerekliliðini, iyinin, doðrunun yanýnda sömürene
karþý
olunmasý gerektiðini açýkça ifade etmiþtir.
DEVRÝMCÝSÝN
ATATÜRK
Bin dokuz yüz on dokuz da Samsun'a
Çýkýþýnla devrimcisin Atatürk
Hainleri düþmanlarý denize
Döküþünle devrimcisin Atatürk
Egemenlik ulusundur tezinle
Mehmetçik'le Kara Fatma kýzýnla
Tabularý o inançlý hýzýnla
Yýkýþýnla devrimcisin Atatürk
Çok partili düzen geldi hakkýndan
Bunu millet tanýmýþtý yakýndan
Hilafeti, saltanatý kökünden
Söküþünle devrimcisin Atatürk
Cumhuriyet fýrsat vermez ezene
Emeðiyle çalýþmayýp gezene
Türk medeni kanununu düzene
Sokuþunla devrimcisin Atatürk
Tekke, türbe, zaviye kapatýldý
Kara çarþaf gitti, fesler atýldý
Yeni takvim, yeni saat tutuldu
Çok iþinle devrimcisin Atatürk
Kadýnlara haklarýný saðladýn
Alfabeyi A'dan Z'ye baðladýn
Soyadýnla bütün yurtta çaðladýn
Akýþýnla devrimcisin Atatürk
Ýstikbale "gökte" demen niþandý
Akarsular baraj ile kuþandý
Demiryolu ilmek ilmek döþendi
Nakýþýnla devrimcisin Atatürk
Kemal sensin, Paþa sensin, Gazi sen
Yarýnlarý teslim ettin bize sen
Þahbudak'ýn çakmak çakmak gözü sen
Bakýþýnla devrimcisin Atatürk
BARIÞ TÜRKÜSÜ
Tüm dünyaya burdan haber yollarýz
Dilimizde sevgi, barýþ türküsü
Ay yýldýzda zeytin dalý sallarýz
Alýmýzda sevgi, barýþ türküsü
Yok etmek deðil mi gönül aðrýmýz
Bu yüzden çok yaralýdýr baðrýmýz
Hacý Bektaþ diyarýndan çaðrýmýz
Gelimizde sevgi, barýþ türküsü
Bize böyle öðütlemiþ soyumuz
Yar dýþýnda paylaþýmdýr huyumuz
Sokaðýmýz, mahallemiz, köyümüz
Ýlimizde sevgi, barýþ türküsü
Bu davada yüzülse de derimiz
Geri dönmez kadýnýmýz, erimiz
Rehberimiz Hacý Bektaþ pirimiz
Velimizde sevgi, barýþ türküsü
Cem oluruz, coþar semah döneriz
Dem alýrýz, muhabbete kanarýz
Bu sevdanýn ateþine yanarýz
Külümüzde sevgi, barýþ türküsü
Bizde barýþ için savaþ verilir
Emek çalan sömürenler yerilir
Fukara korunur, kanat gerilir
Kolumuzda sevgi, barýþ türküsü
Türk'ü, Kürd'ü, Çerkez'imiz, Laz'ýmýz
Bir olmalý bizler bize lazýmýz
Çalsýn barýþ türküsünü sazýmýz
Telimizde sevgi, barýþ türküsü
Bu yol benlik kalesini yýkmaktýr
Damla iken ummanlara akmaktýr
Her millete bir nazarla bakmaktýr
Yolumuzda sevgi, barýþ türküsü
Farký yoktur bizde çoðun azýnan
Bir olursa insanlýktýr kazanan
Yoksullara yardým için uzanan
Elimizde sevgi barýþ türküsü
Der Þahbudak insanlýðý seçeriz
Umut eker, yine umut biçeriz
Alýn teri badesini içeriz
Dolumuzda sevgi, barýþ türküsü
ANADOLU ERENLERÝ
Horasan'ý mekan tutmuþ
Anadolu erenleri
Dört kapý, kýrk makam tutmuþ
Anadolu erenleri
Allah, Muhammet Ali'dir
Ehlibeytin temsilidir
Oniki imamlar belidir
Anadolu erenleri
Hakký bilir, aþký bilir
Gönüldeki köþkü bilir
Muhabbette meþki bilir
Anadolu erenleri
Ali yolundan gelirler
Payý kardeþçe bölerler
Ölmeden evvel ölürler
Anadolu erenleri
Ýnsan yüzü kýble derler
Kadýn, erkek bir ederler
Her dem sevgiye giderler
Anadolu erenleri
Yetmiþ iki millete bir
Nazar ile bakar her pir
Kainatý gönlündedir
Anadolu erenleri
Canana can verenlerdir
Geleceði görenlerdir
Hak yolunu sürenlerdir
Anadolu erenleri
Yar gönlünde yara olur
Aþk yolunda çýra olur
Dertlilere çare olur
Anadolu erenleri
Hoca Ahmet Yesevi'ye
Hünkar Bektaþ-ý Veli'ye
Bedrettin'den Nesimi'ye
Anadolu erenleri
Kerbela'nýn davasýdýr
Pir Sultan'ýn kavgasýdýr
Karacoðlan sevdasýdýr
Anadolu erenleri
Mevlana elinde asa
Hasan Dede, Abdal Musa
Veli Baba'dan Yunus'a
Anadolu erenleri
"Gelme gelme, dönme dönme"
Aþkýn ateþinde sönme
Þahbudak'tan ayrý sanma
Anadolu erenleri
YOLUM HACI BEKTAÞ
Saygým, sevgim bitmez böyle canlara
Velim Hacý Bektaþ, ulum Atatürk
Zorda kalsam tutunurum onlara
Dalým Hacý Bektaþ, gülüm Atatürk
Cumhuriyet temelini pir attý
Ýnsanca bir yaþam ona murattý
Anadolu destanýný yarattý
Dilim Hacý Bektaþ, telim Atatürk
Yobazlýkla mücadele zor idi
Kafasýnda medeniyet var idi
Öz Türkçeyi geliþtirdi korudu
Ýlim Hacý Bektaþ, bilim Atatürk
Emperyalist sömürüyü yýktýlar
Egemenlik meþalesi yaktýlar
Mey oldular kadehlere aktýlar
Dolum Hacý Bektaþ, balým Atatürk
Ayýrmadý milletleri, ýrklarý
Hepsi insan idi, yoktu farklarý
Daðýttýlar hep gerici çarklarý
Yelim Hacý Bektaþ, selim Atatürk
Vardý Türk'ü, Kürd'ü, Laz'ý, Çerkez'i
Birleþtirdi insanlýktý merkezi
Kucakladý dostça sardý herkesi
Kolum Hacý Bektaþ, elim Atatürk
Cem olurum canlar ile dönerim
Baðýmsýzlýk ateþiyle yanarým
Kor olurum alevlerde sönerim
Alým Hacý Bektaþ, külüm Atatürk
Bu mirasý caným ile öderim
Iþýðýnda olmaz derdim kederim
Þahbudak'ým izlerinde giderim
Yolum Hacý Bektaþ, Ali'im Atatürk
ÝNSANCA BÝR YAÞAM
Ben bir insan isem dünya içinde
Ýnsanca bir yaþam olsun isterim
Afrika, Avrupa, Rusya'da, Çin'de
Gönüller umutla dolsun isterim
Ýnsanlar içindir bütün nimetler
Ýnsanlýk adýna olsun hizmetler
Açlýk, kýtlýk çeken yoksul milletler
Derdine dermaný bulsun isterim
Nedir bu düþmanlýk, nedir bu savaþ
Ýnsan birbiriyle deðil mi kardeþ
Ýnsanlýk adýna olmaz telaþ
Gözler aðlamasýn gülsün ister
Ayrýlmasýn yollar insan özünden
Vurup, vurulmasýn bir hiç yüzünden
Ozan Þahbudak'ýn naçiz sözünden
Ýnsanlar bir mana alsýn isterim
DOYULUR MU
Yiyecekleriyle köyün
Tadýna hiç doyulur mu
Pýnarlarda soðuk suyun
Tadýna hiç doyulur mu
Bir yukarý bir aþaðý
Yayýktan alýrdýk yaðý
Kur sofrayý yak ocaðý
Tadýna hiç doyulur mu
Mayalanýr hamur þiþer
Sac üstünde ekmek piþer
Patatesler köze düþer
Tadýna hiç doyulur mu
Yanýnda ekþi ayraný
Mercimekli köfte haný
Soðuk, reyhanlý boraný
Tadýna hiç doyulur mu
Sýrým, kavurma bir yana
Dik hoþafý kana kana
Tereyaðýnda kaygana
Tadýna hiç doyulur mu
Soðan, çökelek dürmeci
Süt kaymaðý, koyultmacý
Yufkayla dut, ceviz içi
Tadýna hiç doyulur mu
Asýlýr üzüm sepeti
Gül suyundan iç þerbeti
Közlenmiþ meþe peliti
Tadýna hiç doyulur mu
Ekmek aþý, un helvasý
Düðürü, herle çorbasý
Eriþtesi, pýtpýtýsý
Tadýna hiç doyulur mu
Ekþili köfte yanýnda
Þoðra gelsin zamanýnda
Katmerin, küllemenin de
Tadýna hiç doyulur mu
Hedik kaynarken kazanda
Pancar haþlardýk bazanda
Kendir, kavurga hozanda
Tadýna hiç doyulur mu
Anýk, kekik bir arada
Yarpuz toplardýk derede
Keklikli kömbe nerede
Tadýna hiç doyulur mu
Acýgýcý, eveleðin
Dürümünü yapýp yemliðin
Aþ içinde göbeleðin
Tadýna hiç doyulur mu
Koþguzun, kenger sakýzýn
Tarhanaya yarma ezin
Haþýl üstünde pekmezin
Tadýna hiç doyulur mu
Kuþburnu batardý dile
Karamýh, böðürtlen ile
Alýcýn, ahlatýn bile
Tadýna hiç doyulur mu
Kuzukulak, eþgýn bir de
Isýrgan devadýr derde
Kuþkuþ, madýmak her yerde
Tadýna hiç doyulur mu
Þekerpare, erik, yemiþ
Bastýk derdik pestil imiþ
Þahbudak türkü söylemiþ
Tadýna hiç doyulur mu
Þairin diðer
þiirlerine kendi web sayfasýndan ulaþabilirsiniz ,
WEB
SAYFASI Kenan
Þahbudak
Ulaþamadýðýmýz
ilçemiz yazar ve þairlerinin eserlerini bekliyoruz
mail adresi
[email protected]
CUMALÝ DEVECÝ
KARA HASAN'LA DEV
YILMAZ KUZUCU -KÖÞE
YAZARI
TÜM YAZILARI VE ÝNTERNET ADRESÝ
http://www.turkpartner.de/Yazarlar/YKuzucu.htm
Eserlerin tüm
haklarý ve sorumluluklarý eser sahibine aittir.
ANA SAYFA
www.hekimhan.com
www.hekimhan.org
www.hekimhanhaber.com
[email protected]
|